Yukarı Çık

Teknemiz ve Biz

Teknemiz Tzigane,

1983 model Beneteau First 38

12 mt boyunda klasik bir yelkenli tekne… Atlantik okyanusunu geçmiş olma rütbesine sahip, yelken performansı yüksek, bakımlı donanımlı…

Teknenin iç bölümü, bir adet 2 kişilik ön kamara, iki adet 1 kişilik (yetişkin+çocuk için uygun) arka kamara, bir adet tuvalet+duş, mutfak ve salondan oluşmaktadır.

Tzigane İlk Karşılaşma

İkimiz de denizi, özellikle de ben yaz aylarını ve deniz mahsullerini deli gibi seven insanlarız. Okan ve ben... ”Okyanusum”.

Avukat olan halamın eşine çağrısıydı “ okyanus “ . Bilmiyordum ki günün birinde benim de sevdiceğimin adı Okan olsun ve ben de onu “ Okyanusum “ diyerek çağırayım. O da beni yanına katıp bir de yelkenliye atıp, okyanusa açılma hayalleri kursun.

Tam olarak ne zaman aklımıza düştü, bilmiyorum. Sapanca’da yazlık bir eve sahipken ve iki çocuğumuzu iyi kötü ortaya çıkarmışken nasıl oldu da kaşındık ” bir ufak tekne mi alsak !” diye. Ailede birilerinde olsa, görmüş özenmiş olsak gam yemem. Teknesi olan komşumuzun biraz bizi zehirlemesinden, biraz da dünden hazırmışız durumları sonucu olayın ortasında buluverdik kendimizi. Yüzebiliyor olsa içim yanmayacak, karada yatıyor otların üzerinde ! Bir deri bir kabuk kalmış; ne bir cam takılmış ne de boya atılmış, 10 hp su soğutmalı Lombardini motor takılmış, orada öylece kaderine terkedilmiş.

Hala kendimizdeki cahil cesaretine şaşarım. Bırak tekne kullanmayı, suya inmemiş natamam 6,5 metre Tacar tipi bir balıkçı teknesini almak üstüne bir de ustalarla papaz olup, karı koca tamamlamaya çalışmak. 3 ila 5 ay içinde de adına “Martı “ diyerek yüzdürmeye uğraşmak; çok akıllı insan işi olmasa gerek!

Canım benim, suya atıldığı anda ilk kez çalışan motoru tam da ismine yaraşır biçimde “gaar...gıırr ! ciik...cik...cik! “ dedi ve sustu. Neyse ki emeğimize mi acıdı nedir? Mahçup etmedi bizi, deliliğimize yaraşır biçimde hayata aramıza hemen aynı gün geri döndü.

Bu kadar uğraşın sonunda “ en az beş sene kullanırız bunu “ dediğimiz ve limanda Martı isminin kullanılıyor olmasından dolayı “ ŞİRİNE “ olarak değişiklikle kaydettirdiğimiz maviş teknemizi, tam birinci senenin sonunda hikayenin esas kızı , bir çingene kız yüzünden satmak zorunda kaldık.

Teknemiz ve Biz

“ FİGAN (!)

Bizim “ Şirine “ ile olan mutlu beraberliğimiz, sabahın beşlerinde balık tutma sefalarıyla ve Güzelce’nin temiz olan köşe kıyılarında yüzme molalarıyla sürerken, yanımızdan yelkenlerini şişire şişire bize hava basarak geçen birkaç katımız büyüklüğündeki teknelerle ve kaptanların “Ege’ye iniyoruuuz!” el sallamalarıyla gölgelenmeye başladı. Ardından, soğuk havalarda ve deli sağnak yağmurlarda merakla limana koşup, tonozunu palamar halatlarını sağlamladığımız ŞİRİNE’mizi Boat Show’larda daha genç ve güzel yelkenlilerle kıyaslamaya başladığımızı fark ettik. Bu da şirin ŞİRİNE’miz için sonun başlangıcı oldu tabii ki.

Okan’ın internetteki bütçemize uygun yelkenli tekne arama-bulma çalışmaları bir iki ayın içerisinde meyvelerini vermeye başladı. Bu listenin içinde bir de ablamız Fügen’in eski lise arkadaşı Canan’ın yelken hocası Ekber LEVENT’in Atlantik Okyanusu’nu geçmesiyle ünlenmiş teknesi vardı.

Okan’ın; ismini “Figan“ olarak bir kağıda not ettiği, boyu boyumuza uygun olsa da bütçemize uzaklığı nedeniyle üzeri çizilmiş olan...

Okan’ın bilir insan olarak yanına kattığı arkadaşları Erdem ve Selim ile Göcek – Marmaris dolayları, yelkenli tekne aramaya gidiş macerası hayatının bir diğer aşkına rastlaması ile sonuçlanacaktı. Listesindeki tekneleri gezip gören ve büyük bir hayal kırıklığı yaşayan ekip, soluğu Erdem’in ısrarı ile Marmaris’te Yat Marina’da alır. Amaç hazır oralara kadar gidilmişken “Benim tekneye de bir göz at dostum!“ rica minnet durumlarını yerine getirmektir. Ancak kaderin balıkçı ağlarını örmekte olduğundan bihaberdirler...

Halen yaşadığı hayal kırıklığının üzüntüsünü, harcadığı zaman ve paranın moral bozukluğunu yaşamakta olan Okan, yanında durup beklediği “satılık” yazan tekneyi süzmekten de kendini alıkoyamaz.

Yeni bir hayal kırıklığı yaşamamak için sahibini aramak istememektedir. Duruma el atan Selim, tekne sahibini arar. Tekne sahibi “Şansa bak denize çıkacaktım dersim iptal oldu; iskeledeyim, yanınıza geleyim.“ der ve konuşmak için yanlarına gider. Kendini tanıtır. Ekber Levent, yelken eğitmeni ve yarışçıdır.

Teknenin baş bordalarında bir çingene kadını figürü vardır. Teknenin isminin anlamı buradan ileri gelmektedir...” TZİGANE “ (Fransızcada çingene anlamını taşımakta olup Zigan okunur).

Teknemiz ve Biz

Okan ise öncelikli olarak tekne fiyatının bütçemizi kaç dalga boyu aştığını düşündüğünden, ortadaki benzerliği sonradan fark eder. Bu “ZİGAN“ bizim Canan’ın hocasının “FİGAN“ı olmasın!!!

Olabilir mi? Sorusuna cevap arayan Okan, çantasına elini atar, karıştırır ve buruşturulmuş bir kağıtta üzeri çizilmiş olarak “ Ekber Levent FİGAN * Euro ” yazmaktadır !

Ve işte bu duruma bizler “Tesadüfe bak!“ diyoruz

Ben hariç, tesadüf diye bir şey yoktur.

Zaman sadece yeri ve anı kovalar!

Denizlerde Sevgiyle Kalın...

Tzigane Kız :)

Teknemiz ve Biz

Özlem Kaptan

Teknemiz ve Biz

Okan Kaptan

Teknemiz ve Biz

Okan Kaptan

Teknemiz ve Biz

Emir Miço Avda

Teknemiz ve Biz

Ayda Miço Avda

Teknemiz ve Biz

Fırtına Sonrası Kaptanlar

Teknemiz ve Biz

Bozburun Bueono Vista

Teknemiz ve Biz

Amazon'da Bot Tamiri

Teknemiz ve Biz

Göcek Bumba Kedileri

Teknemiz ve Biz

Seyir Öncesi

Teknemiz ve Biz

Miço'ya Güven Olmaz!

Teknemiz ve Biz

Miço Yunanda

Teknemiz ve Biz

BYB 3.lük Kupası

Teknemiz ve Biz

Kaptanlarda Çalışır

Teknemiz ve Biz

Kaptan Titanic

Teknemiz ve Biz

Martı Marina'da

Teknemiz ve Biz

Aman Çürümesin

Teknemiz ve Biz

Keyif Zamanı